Geçtiğimiz günlerde 3-4 haftalık bir karantina sürecim oldu. Bu süreçte tavsiye üzerine İMAM GAZALİ’nin KİMYA-YI SAADET adlı eserini okumaya başladım. Yaklaşık on asır önce yazılmış olmasına rağmen çağları aşan enfes bir kitap okuyupta etkilenmemek elde değil zira kitaba başlarken ilk önce “Kendini Tanımak” diye başlıyor ve şöyle devam ediyor.
SEN NESİN?
“Beden kalbin ülkesidir. Bu ülkede kalbin birçok askeri vardır. Kalp ahiret için yaratılmıştır. Allah’ı tanımak ise onun yarattıklarını bilmekten geçer. İnsanın bâtınında olan sıfatların genel hayvanlara, bazısı yırtıcı hayvanlara, bazısı şeytanlara ve meleklere ait olan sıfatlardır. İnsan bunların hangisinden olduğunun farkına varmalıdır. Çünkü insan bunları bilmezse doğru yolu bulamaz. Bu saydığımız sıfatların her birinin gıdası farklıdır.
Hayvanın gıdası yemek, uyumak ve çiftleşmektir.
Yırtıcı hayvanların gıdası mutluluğu da parçalamak, saldırmak ve öldürmektir.
Şeytanların gıdası ise aldatmak, hile ve kötülük yapmaktır.
Meleklerin gıdası ise Allah’ın cemalini müşahede etmektir.
Hırs, hayvan ve yırtıcı hayvan sıfatları melekliğe çıkan yol değildir. Eğer sen aslında melek cevheri isen Allah’ı tanımaya uğraş ve kendini o cemali müşahede edecek hale getir. Kendini öfke ve şehvetin elinden kurtar ve bu hayvan sıfatlarının sende niçin yaratıldığını anlamaya çalış.”
Kısaca insanın genelinde her türlü sıfat mevcut olup, asıl mesele senin kendini bu sıfatlardan hangisi ile tanımladığın ve hangi gerçekliğin peşinden koştuğundur. Kendini tanımladıktan sonra hayatın yemek, uyumak, zengin olmak veya zevk için yaşamak gibi basit sebeplerinin olmadığını görüyoruz. Gerçek anlamı çözmek içinse yine İmam Gazali’nin söylediği gibi “Benim istediğim, her şeyin gerçek yüzünü öğrenmektir. Öyleyse önce bilginin gerçek yüzünün ne olduğunu öğrenmekle işe başlamam gerekir.”
On asır önce yazılan, çağları aşıp günümüzü de tanımlayan bu eser üzerinden aslında değinmek istediğim konu günümüzde bırakın gerçekliği ve gerçekte kim olduğumuzu bilmeyi o kadar sahte ve taklit bir hayatın içine hapsolmuşuz ki mutsuz olduğumuzu bile bile mutluymuş gibi hareket etmekteyiz. Artık kendimizin ne olduğu, bedenimizin ve ruhumuzun ne hissettiğinden ziyade diğer insanların hakkımızda ne düşünüp bizi nasıl yorumladığı daha önemli hale geldi. Yeni şeyler keşfetmiyor veya mutlu olduğumuz bir anın dahi tadını çıkaramıyoruz. Bunların yerine diğer insanların yorumundan etkilenip gelecek geri dönüşleri, mutluluk veya mutsuzlukları belirlemelerini sağlıyoruz. Biliyorum bu cümleler çok klişe ya da çok abartı gibi görünüyor fakat ne yazık ki bu durumdayız ve gerçek bu.


NOT: Kimya-yı Saadet eserini okumak isteyenler için küçük bir tavsiye eseri normal bir kitap gibi bitirmek yerine konu bazlı ilerlemek daha iyi olacaktır.